Sunday, March 23, 2025

Earthquake Awareness: Understanding and Preparing for Seismic Events

 

Earthquakes are natural phenomena that can access (erişim, ulaşım) critical challenges for communities worldwide, often causing massive (muazzam, devasa) destruction and loss of life. To cope with (başa çıkmak, üstesinden gelmek) these events, it’s accurate (doğru olarak) to say that preparation and awareness are key. This article will identify (tanımlamak, belirlemek) the importance of earthquake readiness, using all the correct answer words from the 2013-2025 YDS (Yabancı Dil Sınavı) list, their Turkish meanings, and English synonyms, while weaving them into a cohesive narrative about earthquake awareness.

The Importance of Earthquake Preparedness

Earthquakes can fluctuate (dalgalanmak) in intensity, making them unavailable (ulaşılmaz, elde edilemez) to predict with complete certainty. However, we can promote (geliştirmek) safety by taking proactive steps. For instance, communities must ensure (sağlamak, garanti etmek) that buildings are constructed to withstand (dayanmak, karşı koymak) seismic activity. This is crucial (sonuç, çıkarmı) for saving lives. Governments and organizations should convey (iletmek, geçirmek) clear guidelines to the public, ensuring that people comprehend (kavramak, anlamak) the risks and know how to respond (tepki göstermek, yanıt vermek) during a quake.

To achieve (başarmak, ulaşmak) this, education campaigns can encourage (teşvik etmek, cesaretlendirmek) individuals to adopt (benimsemek) safety measures, such as securing heavy objects to deter (caydırmak, engellemek) them from falling. Families should also draw up (hazırlamak, düzenlemek) emergency plans and carry out (yapmak, gerçekleştirmek) drills to foster (kusursuzlaştırmak, geliştirmek) preparedness. These actions can lead to (yol açmak, sebep olmak) a more resilient society, helping people recover (telafi etmek, kurtulmak) quickly after a disaster.

Building Resilience Through Knowledge

Earthquake awareness is not just about physical preparation; it’s also about mental (zihinsel) readiness. People need to realize (fark etmek, anlamak) the implication (sonuç, çıkarım) of living in seismic zones. For example, understanding the gauge (ölçmek) of an earthquake’s magnitude can help individuals assess (değerlendirmek, ölçmek. değerlendirmek) the potential damage. This knowledge can enhance (geliştirmek, artırmak) their ability to react (tepki göstermek, yanıt vermek) appropriately.

Communities should also endeavor (çaba göstermek, gayret etmek) to compile (derlemek, toplamak) data on past earthquakes to interpret (yorum yapmak, açıklamak) patterns. This can contribute (katkıda bulunmak) to better urban planning and attribute (atfetmek, bağlamak) safer building codes. Moreover, extensive (geniş ölçüde, kapsamlı olarak) research can reveal (ortaya çıkarmak, belli etmek) fault lines, allowing engineers to reinforce (güçlendirmek, desteklemek) structures in vulnerable areas.

Taking Action During an Earthquake

When an earthquake strikes, the instantaneous (ani, anlık, ansızın, birden) response can determine (saptamak, karar vermek) survival. People must drop down (eğilmek, yere çökmek) and hold on (tutunmak, sıkıca tutmak) to sturdy furniture to protect (korumak, muhafaza etmek) themselves. It’s vital (hayati, önemli) to avoid (kaçınmak, sakınmak) running outside, as falling debris can be hazardous (tehlikeli, riskli). Instead, individuals should seek (aramak) a safe spot and wait (beklemek) until the shaking stops.

After the initial tremor, there may be aftershocks (artçı sarsıntılar) that can deteriorate (bozulma, kötüleşme) already weakened structures. People should inspect (denetlemek, kontrol etmek) their surroundings for damage and evacuate (tahliye etmek, boşaltmak) if necessary. It’s also notable (dikkat çeken, bilhassa) to check for (gerektirmek, istemek) gas leaks or fires, as these can exacerbate (şiddetlendirmek, artırmak) the situation.

Community and Government Roles

Governments play a main (ana, esas) role in earthquake preparedness. They must invest (yatırım yapmak, sermaye koymak) in infrastructure that can endure (katlanmak, dayanmak) seismic events. Additionally, they should allocate (tahsis etmek, ayırmak) resources to train (eğitmek, yetiştirmek) emergency response teams. These teams need to be capable (yetenekli, becerili) of providing prompt (çabuk, derhal, anında) assistance to those in need.

Communities, on the other hand, should unite (birleşmek, bir araya gelmek) to support (desteklemek) each other. For example, neighbors can share (paylaşmak) resources and assist (yardım etmek, desteklemek) the elderly or disabled during a crisis. This cooperation (işbirliği, bağlantı) can strengthen (güçlendirmek, desteklemek) the community’s overall resilience.

Long-Term Recovery and Mitigation

Post-earthquake recovery requires a thorough (tamamen) approach. Governments should allocate (tahsis etmek, ayırmak) funds to rebuild (yeniden inşa etmek) infrastructure and restore (eski haline getirmek) essential services. At the same time, they must address (hitap etmek, ele almak) the psychological (psikolojik) impact on survivors, offering counseling (danışmanlık, rehberlik) to help them cope (başa çıkmak, üstesinden gelmek) with trauma.

To mitigate (hafifletmek, azaltmak) future risks, urban planners should incorporate (kapsamak, içermek) seismic-resistant designs into new constructions. This can deter (caydırmak, engellemek) extensive damage and save (kurtarmak, saklamak) lives. Additionally, raising awareness (farkındalık) through education can empower (yetki vermek, güçlendirmek) individuals to take precaution (önlem, tedbir) and act (harekete geçmek) wisely during a quake.

Conclusion

Earthquake awareness is an ongoing (devam eden, süregiden) process that requires collaboration (işbirliği, ortak çalışma) between individuals, communities, and governments. By taking precaution (önlem, tedbir) and preparing (hazırlanmak) effectively, we can minimize (azaltmak, küçültmek) the devastation (yıkım, tahribat) caused by earthquakes. Let’s commit (taahhüt etmek, adamak) to building a safer future, where we are ready (hazır) to face (yüzleşmek, karşılaşmak) these natural disasters with confidence (güven, inanç).

Conclusion and Call to Action

By understanding these critical concepts, we can better prepare ourselves and our communities for the inevitability of seismic events. The keywords from the 2013-2025 YDS list are integral to improving our vocabulary when discussing topics like earthquake preparednessmitigation, and recovery. We must prioritize (öncelik vermek) awareness and education, while implementing (uygulamak) strategies that ensure (garanti etmek) safety and resilience.

Let’s commit (taahhüt etmek) to taking action (harekete geçmek) and spreading (yaymak) the knowledge we have gained, so we can face (karşı karşıya gelmek) the challenges ahead with confidence (güven) and determination (kararlılık)Together (birlikte), we can create safer (daha güvenli) and more resilient (dirençli) communities that are ready to survive (hayatta kalmak) and thrive even in the face of disaster.


This article, enriched with correct answer words from the YDS exam, integrates practical knowledge (bilgi) and language learning, creating a resource that helps prepare both individuals and communities for the challenges posed by earthquakes, while enhancing their communication (iletişim) abilities in English.

Reference

Kamil Kilci [@kamilhocayds]. (2025, March 23). 2013-2025 arası YDS’de doğru cevap olan kelimeler, Türkçe anlamları ve İngilizce eş anlamlıları [Image]. X. https://x.com/kamilhocayds/status/1903788909143732718/photo/1

Deprem Farkındalığı: 

Sismik Olaylara Karşı Anlayış ve Hazırlık

Depremler, dünya çapında topluluklar için büyük zorluklar yaratabilen doğal olaylardır ve genellikle büyük yıkım ve can kaybına yol açarlar. Bu olaylarla başa çıkabilmek için, hazırlıklı olmak ve farkındalık yaratmak anahtar rol oynar. Bu makalede, 2013-2025 YDS (Yabancı Dil Sınavı) doğru cevap kelimeleri, Türkçe anlamları ve İngilizce eşanlamlıları kullanılarak, deprem farkındalığıyla ilgili önemli noktalar anlatılacaktır.

Deprem Hazırlığının Önemi

Depremler, şiddet açısından dalgalanabilir (fluctuate) ve tamamen kesin bir şekilde tahmin edilemez (unavailable). Ancak, proaktif (promote) adımlar atarak güvenliği artırabiliriz. Örneğin, topluluklar, binaların sismik aktiviteye dayanıklı (withstand) olacak şekilde inşa edilmesi gerektiğini sağlamalıdır (ensure). Bu, hayat kurtarmak için çok önemlidir (crucial). Hükümetler ve organizasyonlar, halka net rehberlikler (guidelines) iletmeli ve insanların riskleri kavrayıp (comprehend) depreme nasıl tepki vereceklerini (respond) bilmelerini sağlamalıdır.

Bilgiyle Dayanıklılık Oluşturmak

Deprem farkındalığı yalnızca fiziksel hazırlıkla ilgili değil, aynı zamanda zihinsel hazırlıkla (mental readiness) da ilgilidir. İnsanlar, sismik bölgelerde yaşamayı fark etmelidir (realize) ve depremlerin büyüklüğünü ölçmek (gauge) bu olayların ne kadar büyük zarar verebileceğini değerlendirmeye (assess) yardımcı olabilir. Bu bilgi, insanların olaylara nasıl tepki vereceklerini (react) uygun şekilde geliştirmelerini (enhance) sağlar.

Deprem Anında Aksiyon Almak

Bir deprem olduğunda, ani tepki (instantaneous response) hayatta kalmayı belirleyebilir. İnsanlar, sağlam mobilyalara tutunmalı (hold on) ve yere çökmelidir (drop down) kendilerini korumalıdır (protect). Dışarıya koşmaktan (avoid) kaçınmak çok hayatidir (vital) çünkü düşen debris (tehlikeli) olabilir. Bunun yerine, insanlar güvenli bir yer aramalı ve sarsıntı durana kadar (wait) beklemelidir.

Topluluk ve Hükümet Rolleri

Hükümetler, deprem hazırlığında ana (main) bir rol oynamaktadır. Onlar, sismik olaylara dayanıklı altyapıya yatırım yapmalı (invest) ve seçilen (allocate) kaynakları acil yardım ekiplerini eğitmek için kullanmalıdır. Bu ekipler, ihtiyaç duyanlara çabuk (prompt) yardım sağlamaya yetenekli (capable) olmalıdır.

Uzun Vadeli Kurtarma ve Risk Azaltma

Deprem sonrası kurtarma (recovery) süreçleri ayrıntılı bir yaklaşım gerektirir. Hükümetler, altyapıyı yeniden inşa etmek (rebuild) ve gerekli hizmetleri geri getirmek (restore) için fonları tahsis (allocate) etmelidir. Aynı zamanda, hayatta kalanlar için psikolojik (psychological) etkiyi ele almalı ve travma ile başa çıkmalarını (cope) sağlamak amacıyla danışmanlık (counseling) sunmalıdırlar.

Sonuç

Deprem farkındalığı, sürekli bir süreçtir ve bireyler, topluluklar ve hükümetler arasında işbirliği (collaboration) gerektirir. Hazırlıklı olmak ve önlem almak (precaution) sayesinde, depremlerin yol açtığı yıkımı minimize (azaltmak) edebiliriz. Daha güvenli bir geleceği inşa etmeye taahhüt edelim (commit) ve bu doğal felaketlerle güvenle yüzleşmeye (face) hazır olalım.

Full List of 2013-2025 YDS Correct Answer Words, Turkish Meanings, and Synonyms

Below is the complete list of words from the 2013-2025 YDS list, along with their Turkish meanings (as provided in parentheses) and English synonyms:

  1. access (erişim, ulaşım) - reach

  2. sustainable (sürdürülebilir) - maintainable
  3. thoroughly (tamamen) - completely, totally, utterly
  4. foster (kusursuzlaştırmak, geliştirmek) - promote, further, advance
  5. hand down (geçmişten günümüze geçmek) - pass down, transmit
  6. figure out (çözmek, anlamak) - understand, discover
  7. make up for (telafi etmek, kurtulmak) - compensate for
  8. recognize (close) (tanımak, kabul etmek) - know, accept, acknowledge
  9. precisely (tam olarak) - exactly, completely
  10. estimate (n) (tahmin) - approximation, guess
  11. stimulate (teşvik etmek) - encourage, motivate
  12. eager (hevesli, istekli) - keen, enthusiastic, willing
  13. put up with (katlanmak) - tolerate, endure, bear, stand
  14. account for (açıklamak) - explain, clarify
  15. utterly (close) (tamamen, tümüyle) - completely, totally, entirely, wholly
  16. back up (close) (desteklemek) - support
  17. deterioration (bozulma, kötüleşme) - worsening, decline
  18. massive (muazzam, devasa) - huge, enormous, gigantic, immense
  19. relatively (nispten, göreceli) - comparatively, somewhat
  20. convey (iletmek, geçirmek) - take, carry, transfer
  21. depend on (bel bağlamak, güvenmek) - count on, rely on, bank on
  22. take up (bir hobiye başlamak) - start, engage in
  23. association (close) (ilişki, bağlantı) - relationship, connection, link
  24. indication (close) (gösterg, işaret) - sign, mark
  25. exploitation (sömürme, kullanma) - use, utilization
  26. inseparable (ayrılmaz) - integral, inextricable
  27. accurately (doğru olarak) - precisely, exactly, correctly
  28. promote (geliştirmek) - further, progress
  29. cope with (başa çıkmak, üstesinden gelmek) - tackle, deal with, handle, overcome
  30. cut off (kesmek, durdurmak) - stop, discontinue, interrupt
  31. achieve (close) (başarmak, ulaşmak) - attain, accomplish, reach
  32. maintain (close) (korumak, muhafaza etmek) - uphold, preserve, keep
  33. challenge (close) (zorluk, güçlük) - difficulty
  34. worthwhile (faydalı, değerli) - valuable, useful
  35. impressive (etkileyici biçimde) - remarkable
  36. fluctuate (dalgalanmak) - vary, rise and fall
  37. call for (gerektirmek, istemek) - need, require
  38. show off (hava atmak, caka satmak) - boast, brag
  39. main (close) (ana, esas) - chief, foremost, leading, principal
  40. deal with (close) (başa çıkmak, ilgilenmek) - cope, manage, handle
  41. expenditure (masraflar, giderler) - expenses, costs, outlay
  42. observable (gözlemlenebilir) - noticeable, discernible
  43. significantly (önemli ölçüde) - substantially, considerably, dramatically
  44. confront (yüzleşmek, karşılaşmak) - encounter, face, run into
  45. rely on (bel bağlamak, güvenmek) - count on, depend on, trust, bank on
  46. end up with (ile sonuçlanmak) - result in, eventuate in, culminate in
  47. incorporate (kapsamak, içermek) - contain, include, encompass
  48. utilize (close) (faydalanmak, yararlanma) - draw on, exploit, make use of
  49. upholder (alttı çizili) (destekçi) - keeper, supporter
  50. prospect (olasılık) - possibility, likelihood
  51. immense (muazzam, devasa) - huge, vast, enormous, massive, gigantic
  52. considerably (önemli ölçüde) - substantially, significantly, dramatically
  53. ensure (sağlamak, garanti etmek) - make certain, guarantee
  54. carry out (yapmak, gerçekleştirmek) - do, perform, accomplish
  55. come up with (bulmak, ulaşmak) - discover, create, produce
  56. counterpart (close) (karşılık, muadili) - equivalent
  57. look for (close) (aramak) - search for, seek, hunt for
  58. evidence (kanıt, delil) - proof
  59. dramatic (ciddi, çarpıcı) - intense, impressive
  60. completely (tamamen) - totally, wholly, entirely
  61. discriminate (fark görmek, fark etmek) - distinguish
  62. cope with (başa çıkmak, üstesinden gelmek) - tackle, deal with, handle, overcome
  63. rest on (dayanmak, bel bağlamak) - count on, rely on, depend on
  64. utilize (close) (faydalanmak, yararlanmak) - draw on, exploit, make use of
  65. firmly (close) (sıkı bir şekilde, kesin olarak) - resolutely, inflexibly, tightly
  66. accelerate (alttı çizili) (hızlanmak, ivme kazanmak) - speed up, expedite
  67. shift (noun) (değişim) - change, alteration
  68. utilization (kullanım, faydalanma) - use, exploitation
  69. vulnerable (savunmasız, yatkin) - susceptible, defenseless
  70. accurately (doğru olarak) - precisely, exactly, correctly
  71. enhance (geliştirmek, iyileştirmek) - improve, augment, boost
  72. bring about (sebep olmak) - cause, lead to, result in, give rise to
  73. endure (close) (katlanmak, dayanmak) - bear, tolerate, put up with
  74. plausible (close) (makul, akla yatkin) - reasonable, acceptable, logical
  75. exception (istisna) - exemption
  76. distribution (dağıtım) - delivery, supply
  77. tremendous (muazzam, devasa) - huge, enormous, immense, colossal, massive
  78. notably (dikkat çeken, bilhassa) - particularly, remarkably, especially
  79. display (göstermek, sergilemek) - show, exhibit, demonstrate
  80. draw on (faydalanmak, yararlanma) - utilize, exploit, make use of
  81. immensely (close) (son derece) - hugely, enormously, massively
  82. indispensable (close) (vazgeçilmez, öncelikli) - necessary, essential, crucial, required
  83. implication (sonuç, çıkarım) - inference, suggestion, consequence
  84. detection (tespit, bulma, belirleme) - discovery, recognition
  85. excessive (aşırı, çok fazla) - extreme, too much
  86. purely (tamamen, bütünüyle) - entirely, wholly, totally, completely
  87. encompass (kapsamak, kapsamak) - incorporate, involve, embrace, comprise
  88. come up with (bulmak, ulaşmak) - discover, create, produce
  89. switch (close) (değiştirmek, dönüştürmek) - convert, change
  90. truly (close) (tamamen, tam olarak) - very, greatly, really
  91. excuse (close) (bahane, özür) - apology
  92. objective (hedef, amaç) - purpose, aim, target, goal
  93. compelling (ikna edici) - convincing, persuasive
  94. accept (kabul etmek) - take on, acknowledge, admit, agree, consent
  95. extensively (kapsamlı biçimde) - widely, comprehensively, broadly, greatly
  96. bring about (sebep olmak) - cause, lead to, result in, give rise to
  97. exist (close) (var olmak, bulunmak) - be present
  98. rely on (close) (bel bağlamak, güvenmek) - count on, depend on, trust, bank on
  99. switch on (alttı çizili) (değiştirmek, çalıştırmak) - activate, turn on
  100. diversity (çeşitlilik) - variety, assortment
  101. exploitation (sömürme, kullanma) - use, utilization
  102. viable (uygulanabilir, yapılabilir) - feasible, practical
  103. herald (birlikte, müjdelemek) - proclaim, announce
  104. profoundly (derinlemesine, son derece) - intensely, severely, extremely
  105. give up (vazgeçmek, teslim olmak) - stop, quit, abandon, surrender
  106. lead to (close) (yol açmak, sebep olmak) - cause, bring about
  107. come up with (close) (bulmak, ortaya atmak) - discover, create, produce
  108. prominent (alttı çizili) (böte, çıkıntı, göze çarpan, mühim) - noteworthy, remarkable, significant
  109. lush (alttı çizili) (bol, verimli) - abundant, thriving, fertile
  110. maintenance (devam ettirme, muhafaza etme) - preservation, continuation
  111. threat (tehdit, tehlike) - danger, risk, hazard, menace, peril
  112. inconclusive (ikna edici olmayan, neticesiz) - indecisive, questionable, unconvincing
  113. firmly (sağlam bir şekilde, sımsıkı) - tightly, powerfully, strongly
  114. boost (geliştirmek, artırmak) - increase, improve, enhance
  115. stem from (-den kaynaklanmak) - arise from, originate from, derive from
  116. convince (close) (ikna etmek, inandırmak) - persuade, induce
  117. prominent (close) (öne çıkan, göze çarpan, mühim) - noteworthy, remarkable, significant
  118. efficacy (etkinlik, fayda) - efficiency, usefulness
  119. inseparable (ayrılmaz) - integral, inextricable
  120. notoriously (herkesin bildiği gibi, kötü şöhretli) - extremely, tremendously, enormously
  121. identify (tanımlamak, belirlemek) - recognize, detect, ascertain
  122. stem from (close) (-den kaynaklanmak) - arise from, originate from, derive from
  123. attribute (v) (close) (atfetmek, bağlamak) - ascribe
  124. determine (close) (saptamak, karar vermek) - decide
  125. broach (alttı çizili) (konuyu açmak, gündeme getirmek) - introduce, bring up
  126. remnant (kalıntı, artık) - remains, relic, leftover
  127. jeopardy (tehlike, risk) - danger, risk, threat, peril, hazard
  128. pervasive (yaygın, yaygınlaşmış) - prevalent, ubiquitous, widespread
  129. intricately (karışık olarak, girift) - complicatedly, involvedly
  130. stretch (uzanmak) - spread out, extend
  131. take on (benimsemek, kabul etmek) - adopt, accept
  132. benefit from (close) (faydalanmak) - profit from, gain from
  133. break out (close) (ortaya çıkmak, patlak vermek) - start, erupt, burst into, embark on
  134. inquiry (araştırma, soruşturma) - investigation, analysis
  135. collision (çarpma, çarpışma) - crash, impact
  136. profitable (kazançlı, karlı) - lucrative, gainful
  137. remarkably (son derece, önemli bir şekilde) - very, tremendously, enormously, extremely
  138. fortify (güçlendirmek, desteklemek) - strengthen, reinforce
  139. come down with (hastalanmak yakalanmak) - contract disease, sicken
  140. encourage (close) (teşvik etmek, cesaretlendirmek) - foster, promote, motivate
  141. extent (close) (boyut, kapsam, değer, ölçü) - degree, amount, size
  142. count (alttı çizili) (önemi olmak, değer olmak) - matter, weigh, amount to
  143. deterrent (caydıncı, engelleyici) - restraint, constraint, limit
  144. prevalence (yaygınlık) - commonness, incidence, frequency
  145. instantaneous (ani, anlık, ansızın, birden) - prompt, rapid, sudden, immediate, instant
  146. exponentially (katlanarak) - obtain, get, gain, acquire
  147. attain (elde etmek, kazanmak) - encounter, meet by chance
  148. run into (karşılaşmak) - accept, take on, embrace
  149. adopt (close) (benimsemek) - be disloyal
  150. betray (close) (ihanet etmek) - accept, take on, embrace
  151. reconcile (alttı çizili) (uzlaşmak, uyuşmak) - match, go with, reunite
  152. competence (yeti, yetenek, beceri) - capability, ability, skill, aptitude, talent, gift
  153. controversy (anlaşmazlık) - disagreement, debate
  154. evident (açık, aşikar, belirgin) - obvious, apparent, clear, lucid
  155. drastically (önemli ölçüde, sert biçimde) - considerably, substantially, significantly
  156. manifest (göstermek, belli etmek) - demonstrate, display, show, exhibit
  157. lead to (yol açmak, sebep olmak) - cause, bring about, result in, give rise to
  158. embody (close) (yol açmak, sebep olmak, şekillendirmek) - cause, bring about, result in, give rise to
  159. attribute (n) (close) (nitelik, özellik) - quality, characteristic, property
  160. hail (alttı çizili) (övmek, takdir etmek) - praise, extol, glorify
  161. improvement (ilerleme, gelişme) - development, enhancement, advancement
  162. inclination (yatkinlik, eğilim) - predisposition, tendency, propensity
  163. challenging (zorlayıcı, şıkıntı verici) - demanding, hard, difficult, tough
  164. efficiently (verimli şekilde, etkin biçimde) - effectively, operatively
  165. induce (neden olmak, teşvik etmek) - cause, provoke, stimulate, bring about
  166. draw on (faydalanmak, yararlanma) - utilize, exploit, make use of
  167. proximity (close) (yakınlık) - nearness, closeness
  168. vital (close) (hayati, önemli) - important, essential, critical
  169. implication (sonuç, çıkarım) - inference, suggestion, consequence
  170. commitment (sorumluluk, taahhüt) - obligation, duty, promise, responsibility
  171. applicable (uygulanabilir) - viable, feasible, practical
  172. overtly (açıkça, alenen) - clearly, obviously, visibly, explicitly
  173. curtail (azaltmak, sınırlandırmak) - decrease, diminish, lower, lessen, dwindle
  174. hand down (kusursuzlaştırmak geçiş yapmak) - pass down, transmit
  175. unavailable (close) (ulaşılmaz, elde edilemez) - inaccessible, unattainable
  176. dramatically (close) (önemli ölçüde, ciddi biçimde) - severely, considerably, significantly
  177. perception (alttı çizili) (ilişki, bağlantı, süreklilik) - relationship, connection, link
  178. exploitation (kullanma, sömürme, faydalanma) - use, utilization
  179. unintelligible (anlaşılmaz, muğlak) - incomprehensible, ambiguous, obscure
  180. accurately (doğru olarak) - correctly, truthfully, truly
  181. accumulate (biriktirmek, toplanmak) - amass, collect, gather
  182. carry out (yapmak, gerçekleştirmek) - do, perform, complete, accomplish, fulfill
  183. complicated (close) (karmasık, kompleks) - complex, difficult, intricate
  184. occur (close) (meydana gelmek) - happen, take place
  185. gauge (alttı çizili) (ölçmek) - measure, evaluate, judge, assess
  186. enduring (alttı çizili) (kalıcı, daimi) - lasting, continuing, permanent
  187. interpretation (yorum, açıklama) - clarification, explanation
  188. accuracy (doğruluk, kesinlik) - correctness, accurateness, precision
  189. unprecedented (eşi benzeri görülmemiş) - extraordinary, exceptional
  190. evenly (derlemek, toplamalı) - equally, uniformly
  191. compile (derlemek, toplamak) - list, compose, collect, bring together
  192. bring out (ortaya çıkarmak, belli etmek) - show up, reveal, elicit
  193. accompany (close) (eşlik etmek) - go with
  194. extensively (close) (geniş ölçüde, kapsamlı olarak) - significantly, considerably
  195. spark (alttı çizili) (başlatmak, harekete geçirmek) - trigger, ignite
  196. acceleration (hızlanma, ivme kazanma) - increase of rate, increase of velocity
  197. deterioration (bozulma, kötüleşme) - worsening, decline, weakening
  198. distinct (ayrı, başka, farklı) - separate, different, dissimilar
  199. abundantly (bol miktarda) - plentifully, copiously, richly, lavishly, amply
  200. comprise (içermek, oluşturmak) - include, encompass, contain
  201. ward off (savmak, engellemek, defetmek) - defend against, protect against
  202. deter (close) (caydırmak, engellemek) - discourage, prevent
  203. originator (close) (yaratıcı, mucit) - inventor, creator
  204. plague (alttı çizili) (rahatsız etmek, yık olmak) - afflict, trouble, bother
  205. convert (alttı çizili) (dönüştürmek, değiştirmek) - alter, change
  206. adherence (bağlılık, uyum) - obedience
  207. incentive (teşvik) - motivation, encouragement
  208. ambiguous (muğlak, belirsiz) - vague, unclear, obscure
  209. unevenly (eşit olmayan bir biçimde) - unequally
  210. enhance (geliştirmek, artırmak) - improve, augment, boost
  211. align with (ile uyumlu hale getirmek) - adapt to
  212. foster (close) (artırmak, teşvik etmek) - promote, further, advance
  213. embody (close) (sorumlulaştırmak, şekillendirmek) - symbolize, express
  214. ramification (sonuç) - consequence, result, implication
  215. sovereignty (egemenlik, hakimiyet) - independence, autonomy
  216. contentious (kavgacı, tartışmacı) - controversial, provocative
  217. exponentially (katlanarak, büyük ölçüde) - exponentially
  218. sacrifice (fedakarlık etmek) - forgo
  219. interfere with (müdahale etmek) - prohibit, restrict, affect
  220. proliferation (çoğalma, yayılma) - production, spread, creation, multiplying
  221. halt (durumak, önünü almak) - stop, pause, cease
  222. perception (alttı çizili) (ilişki, bağlantı, süreklilik) - relationship, connection, link

No comments:

Post a Comment